Mustafa Kemal ATATÜRK bir otelin lobisinde yemek yerken bir İngiliz astsubayın sürekli kendisini izl
......ediğini farketmiş. Önceleri umursamayıp yemeğine devam etse de uzun süre devam eden bu nefret dolu bakışlar ATATÜRK' ü rahatsız etmiş ve yaverine bu bakışların sebebini öğrenmesini buyurmuş. Yaveri bu emri yerine getirmiş ve geri döndüğünde Ata' ya: " Çanakkale' de babasını öldürmüşsünüz Atam!" demiş. Atatürk' ün verdiği cevap ise şu olmuş: "Git bakalım sor kendisine; babasının Çanakkale'de ne işi varmış?.
mutluluğun hikayesi
İnsanoğlu mutluluğu hep hor kullanıyormuş...
Hep şikayetçi hep bıkkınmış...
Birgün melekler mutluluğu saklamaya karar vermişler...
Saklayalım, zor bulsunlar...
Zor buldukları için belki belki kıymetini bilirler diyerek başlamışlar tartışmaya...
sorun büyükmüş...
Mutluluğu saklamak kolay değilmiş.Çünkü...
Kimisi...
''Everest'in tepesine saklay
...alım'' demiş,kimisi;
''Atlas okyanusu'nun dibine'' demiş.
Taç mahal kubbesi,Mekke sokakları,italyan sofrası...
Bir hastanenin yeni doğan odası,dondurma külahı,şarap şişesi...
Sigara paketi,lale bahçesi...
Pek çok yer düşünmüşler ama hiç biri yeterince zor gelmemiş...
Derken Meleklerden biri:
''İÇLERİNE SAKLAYALIM'' demiş...
Kimsenin aklına gelmez içine bakmak...
İşte o gün bu gündür mutluluk insanın içinde saklıymış...
Hiçbir mutluluk kolay gelmiyor.Kolay kolay gülmüyor insanın yüzü...
Emekte ve insanın içinde saklı mutluluk...
Ne başkasının ekmeğinde,ne başkasının evinde,ne de başka bir şeyde...
Bu yüzden gözünüz hep içeride olsun...
Siz dışını boşverin,içine bakın...
mutlaka okuyun
Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken bulur. Çocuk babasına sorar:
- Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?
Yorgun gelen adam sertçe cevap verir:
- Bu senin işin değil!
- Babacığım lütfen.
- Ne olacak? 20 dolar...
- Peki bana 10 dolar borç verir misin?
Adam iyice sinirlenip bağırır:
- Benim..., senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhal odana git!..
Çocuk mahzun mahzun odasına girip kapısını kapatır. Adam sinirlisinirli, 'Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?' diye düşünür.Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir. Çocuğa, belkide gerçekten lâzım olduğunu düşünür. Odasına gidip henüz uyuyamamışolan çocuğa der ki:
- Al bakalım istediğin 10 doları! Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm, ama yorucu bir gün geçirmiştim.
Çocuk sevinçle babasını kucaklar ve; 'Teşekkürler babacığım!' diyesevinir. Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkararak,babasının yüzüne bakar ve yavaşça paraları sayar. Bunu gören adam iyicesinirlenerek yine sertçe sorar:
- Paran olduğu hâlde neden benden para istiyorsun?
- Babacığım, yeterince yoktu.
Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler:
- İşte 20 dolar babacığım. Bir saatini bana ayırır mısın?
Eflatun'a iki soru sormuşlar;
- Birincisi, İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir ?
Ef
...latun tek tek sıralamış, ?Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler
?Ne var ki çocukluklarını özlerler
?Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.
?Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.
?Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar.
?Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.
?Hiç ölmeyecek gibi yaparlar.
?Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Sıra gelmiş ikinci soruya; -"Peki sen ne öneriyorsun?"
Bilge yine sıralamış,
?Kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın !
?Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır.
?Önemli olan; hayatta,"en çok şey'e sahip olmak" değil,"en az şey"e ihtiyaç duymaktır.
DÜNYANIN EN İYİ AVUKATININ KAYBETTİĞİ TEK DAVA
Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı. Ama karısının cesedi ort......ada yoktu. Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu:
"Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksınız. Neden mi? Bakın, şimdi 1' den 10' a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karisi bu kapıdan içeri girecek... 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10..."
Bütün jüri kapıya döndü. Kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dahisiydi, öldürücü hamlesini yaptı :
"Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz içeri girecek diye kapıya baktınız. İşte kararı buna göre vermenizi talep ediyorum."
Ancak jüri ünlü futbolcuyu suçlu bulduğunu bildirdi ve dava bu şekilde sonuçlandı. Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı :
"10' a kadar saydığımda siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız. Neden böyle bir karara imza attınız?"
"Doğru" dedi jüri başkanı; "Ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu!.."
Bakış açınızı ne kadar geniş tutarsanız, doğruya ulaşmanız o kadar hızlı olur.
En iyi analist herkes bir noktaya bakarken, o noktaya yönelen bakışları izleyen kişidir...
Toprak bir gün aynaya dedi ki:
“Ey ayna! İmreniyorum sana! Çünkü kim sana baksa, kendini görür; bana bakanlar ise, sadece beni görür!”
Ayna toprağa şöyle cevap verdi:
“Ey kara toprak, ne beyhude bir dert ile dertlenmişsin. Bilmiyor musun? Ben bana bakanların bugününü gösteririm. Oysa sen, sana bakanların yarınından haber verirsin….”
Bu cevap, toprağın beğenisine gitse de, tekrar dedi:
“Belli ki içimi rahatlatmak içindir sözlerin. Söyler misin bana, sana bakanlar, hiç dönüp bakar mı bana?”
Ve ayna toprağa acı bir gülümseyişle şunları söyledi:
“Merak etme! Bana bakacak yüzü kalmayanların gözü, hep sana döner!”
EİNSTEİN VE ŞÖFÖRÜ
Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile
gidermiş. Yine bir konferansa
gitmek üz
...ere yola çıktıkları bir gün şoförü
Einstein'a;
"Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken
ben de arka sıralarda
oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her
şeyi kelimesi
kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte
bulunmuş:
"Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç
tanımıyorlar... O halde
bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim
yerime sen konuş,ben de
arka sırada seni dinlerim." Şoför, gerçekten
çok şahane ve başarılı bir
konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru
cevaplamış. Tam yerine
oturacağı sırada bir kişi,
o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir
fizik sorusu sormuş.
Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:
"Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok
garip" demiş.
Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı
işaret ederek şöyle devam
etmiş:
"Şimdi size arka sırada oturan şoförümü
çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,
göreceksiniz, o bile cevaplayacak."
Netice:
1-AKILLI İNSANLAR, AKILLI İNSANLARLA
ÇALIŞIR
ve
2-İNSANIN ZEKİLİĞİNİN YANINDA UYANIKLIĞIDA İNSANA ÇOK ŞEYLER KAZANDIRIR......
EİNSTEİN VE ŞÖFÖRÜ Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile gidermiş. Yine bir konferansa gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü Einstein'a; "Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken ben de arka sıralarda oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceği...niz her şeyi kelimesi kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte bulunmuş: "Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç tanımıyorlar... O halde bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim yerime sen konuş,ben de arka sırada seni dinlerim." Şoför, gerçekten çok şahane ve başarılı bir konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru cevaplamış. Tam yerine oturacağı sırada bir kişi, o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir fizik sorusu sormuş. Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp: "Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok garip" demiş. Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı işaret ederek şöyle devam etmiş: "Şimdi size arka sırada oturan şoförümü çağıracağım ve sorduğunuz soruyu, göreceksiniz, o bile cevaplayacak." Netice: 1-AKILLI İNSANLAR, AKILLI İNSANLARLA ÇALIŞIR ve 2-İNSANIN ZEKİLİĞİNİN YANINDA UYANIKLIĞIDA İNSANA ÇOK ŞEYLER KAZANDIRIR......